22 Mart 2011 Salı

''KEREM GİBİ'' GENCO ERKAL


Genco Erkal’ın 35 Yıllık Nâzım Hikmet serüveni belgesel-tiyatro ve şiiri buluşturarak tiyatro sahnesine taşıdı.
Nâzım Hikmet’in şiirlerinden oluşan tek kişilik oyunda, Nâzım Hikmet’in gençlik yılları, mahkumiyeti, hapishane yılları, açlık grevi, zorunlu sürgünlüğü, vatan hasreti, tüm dünyayı kucaklayan insan sevgisi, dünya barışı için mücadelesi, Kurtuluş Savaşı izlenimleri, XX. yüzyılın dünya ölçüsünde en büyük ozanlarından birinin yaşamı belgesel bir filmle bütünleşerek, şiirsel bir destana dönüşüyor.
Oyun aynı zamanda 1975 yılında, ülkemizde ilk şiir-tiyatro deneyimini gerçekleştiren Genco Erkal’ın Nâzım Hikmet’le 35 yıllık yolculuğuna da tanıklık ediyor. 1975 yılında Nâzım Hikmet’in “Kerem Gibi” oyununu uyarlayan Genco Erkal’ın, Nâzım Hikmet’le geçen 35 yıllık serüvenindenetkinlik görüntüleri de yer alıyor. Genco Erkal’ın tiyatroda “Kerem Gibi”yle başlayan Nâzım çalışmaları, 1981’de “Her Gün Yeni Baştan” ve 1990’da “Merhaba” ile sürdü. Daha sonra Mehmet Ulusoy’la birlikte gerçekleştirdiği “Sevdalı Bulut” ve 17 yıldır sürekli oynadığı -Dostlar Tiyatrosu klasiği olan- “İnsanlarım” adlı oyunlar geldi. Arada İstanbul Tiyatro Festivali’nde Nazım’ın 100. doğum yılı için sahnelediği “Nazım’a Armağan” yer aldı.
Genco Erkal’ın Nazım Hikmet çalışmaları, sadece Türkiye’de değil New York’tan Sydney’e, Toronto’dan Selanik’e, Berlin’e ve Paris’e uzandı. Türkçe dışında Fransızca ve İngilizce olarak sürdü. Nâzım Hikmet’in ve Fazıl Say’ın müziği ile yaşam bulan Nazım Hikmet Oratoryosu’nda, Genco Erkal şiirleri anlatıcı olarak seslendirdi.
Uyarlayan - Yöneten - Oynayan: Genco Erkal
Müzik: Fazıl Say

1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim

kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin

hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir

otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış Madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Prag'dan Havana'ya

Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır

partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü

sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın

içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim

bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu

yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak

kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filan olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir

NAZIM HİKMET





0 yorum:

Yorum Gönder

Paylaş