6 Mart 2011 Pazar

ERGENEKON VE ORTADOĞU


Ergenekon operasyonlarının “Avrupa Birliği yoluna girmiş, demokratikleşmeyi önüne hedef koymuş bir Türkiye’de” kontrgerillanın sorgulanması, yargılanması ve tasfiyesi anlamına geldiğini düşünenler fena halde yanıldılar.

Ergenekon operasyonlarının darbelerle hesaplaşmak demek olduğunu ve darbecilerin TSK’nın direnişine rağmen tasfiye edildiklerini düşünenler de yanıldılar.

“Tüm kötülüklerin anası” Ergenekon’un hareketsiz kılınması sonucunda artık faili meçhul cinayetlerin, provokasyonların, menşei devlet olduğu herkes tarafından bilinen karanlık eylemlerin son bulacağını ve bu ülkeyi yönetenlerin hiç değilse kendi yasalarına saygılı davranacaklarını zannedenler yanıldılar.
Kısa süre içinde görüldü ki, ‘Ergenekon’ adı verilen bu operasyonlar, kâh emekli generalleri gözaltına alarak, kâh toprağa gömülü kimi silah depolarını açığa çıkararak, kâh bazı gizli belgelerin bilinir hale gelmesini sağlayarak, ya da kontrgerillanın beyni olduğu öne sürülen Genelkurmay Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’nın kozmik odasında aramalar yaparak; zülfüyare dokunuyor gibi görünse de, geniş yığınların özlemini çektiği demokrasiye dair beklentileri karşılamaya muktedir değildi. Ve yaşananlar, şimdiye kadar neredeyse geleneksel hale gelmiş, zorbalığa ve kan dökmeye dayalı yönetme biçimini tasfiye etmekten fersah fersah uzaktı.

Ergenekon üyesi olmak suçundan tutuklu yargılanan Ahmet Şık böyle yazmıştı kitabında. Emniyet'teki cemaat örgütlenmesi ile ilgili kitabı basım aşamasındayken tutuklandı. Göz altına alınırken "Dokunan yanıyor arkadaşlar" dedi. Cemaate dokunan soluğu Silivri'de alıyor gerçekten.

Lideri Amerika'da ikamet eden cemaat Gladyo'yu, kontrgerillayı tasfiye ediyor, Türkiye'ye demokrasi getiriyor.

Birey iradesini yok eden cemaat kültüründen demokratikleşmede katkılar bekleyecek kadar cahilller oldukça, Amerika'nın kurduğu kontrgerillanın yine Amerika tarafından tasfiye edilebileceğine inananlar olduğu sürece, bu ülkeye her şey gelir, demokrasi gelmez.

Türkiye'deki demokrasi mücadelesinde taraflar hep aynıdır.

10 Şubat 1969 günü 6. Filo'nun İstanbul'a gelişi sırasında gemileri kendilerine kıble yaparak namaz kılanlar, Komünizmle Mücadele Dernekleri'nde yer alanlar, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü destekleyenler, Ergenekon masalını pazarlayanlar aynı kişilerdir.

10 Şubat 1969 günü 6. Filo'yu denize dökenler, Komünizmle Mücadele Dernekleri'nin, 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün, Ergenekon davasının hedefindekiler aynı kişilerdir.

12 Eylül öncesinde verilen mücadelenin kaybedilmesiyle kaynaklarımız uluslararası sermayeye peşkeş çekildi, Türkiye pazar haline geldi. Şu anki mücadele kaybedilirse ortadoğunun kaynakları çokuluslu şirketlerin eline geçecek ve bölge 300 milyonluk yeni bir pazar haline gelecektir. Irak petrollerini Saddam'dan alan petrol şirketleri tüm ortadoğuda aynı şeyi yapmak istemektedir. Batı ekonomisinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan çıkmasının yolu şirketleri için yeni pazarlar oluşturmaktır.

Ne Mısır'da ordunun darbesi ne de Türkiye'de cemaatin darbesi ileri demokrasi getirmez.

Ülkemizdeki ekonomik gelişmeler gibi siyasi gelişmeler de dünyadan bağımsız değildir.

Türkiye'de 2001 ekonomik krizi ve medya kullanılarak hükümetin değiştirilmesi, hükümet değişikliğinden 4 ay sonra gelen Irak işgali, yeni hükümetin 1 Mart tezkeresi mücadelesi, Irak'ın işgaline karşı olan tavrıyla Gazze konusundaki tavrının çelişkisi, özelleştirme adı altında yapılan peşkeşler, çokuluslu şirketlere tahsis edilen tarım arazileri, ekonomideki özellikle bankacılık sektöründeki yabancı istilası göz önüne alınırsa 3 ay sonra yapılacak genel seçimlerde Türk halkı yalnız kendisinin değil tüm ortadoğu halklarının kaderini belirleyecektir.

0 yorum:

Yorum Gönder

Paylaş