22 Haziran 2011 Çarşamba

KÖYÜ CANLANDIRAN TONGUÇ


Ölümünün 51. Yılında, cumhuriyet ve aydınlanma devrimlerinin eğitim boyutuna öncülük eden, Devrimci Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin İlk Öğretim Genel Müdürü, Köy Enstitülerinin kurucusu ve yayıcısı İsmail Hakkı TONGUÇ’u saygıyla anıyoruz.

Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN’in İsmail Hakkı TONGUÇ’u anlattığı yazısı:


İsmail Hakkı Tonguç, Cumhuriyet Türkiye’sini dönüştürecek en büyük eğitim projesinin öncüsü olarak Türk tarihinde yerini almış bir büyük eğitimcidir. Osmanlı Devleti’nin çöküş yılları sırasında Balkanlardan Anadolu’ya göç eden bir ailenin evladı olan Tonguç, Türkiye’de eğitimini tamamlayarak öğretmen olma hakkını elde ettikten sonra Almanya’ya gitmiş ve Avrupa’nın önde gelen bu ülkesinde, Ettlingen Öğretmen Okulunu tamamlayarak ikinci bir eğitimi tamamlamıştır. Avrupa’da ikinci eğitimini yaparken, Almanya’nın kısa zamanda gelişmesine ve Avrupa’nın markezi gücü olmasına katkıda bulunan iş içinde eğitim ya da eğitim içinde iş adı verilen üretici eğitim sistemini yakından incelemiş, bu verimli uygulamayı Atatürk’ün ülkesine getirmek istemiştir. Konya, Eskişehir, Adana ve Ankara gibi önemli kentlerdeki öğretmen okullarında çalışmalarını sürdüren İsmail Hakkı Tonguç eline fırsat geçince, Almanya’daki incelemeleri sonucunda elde ettiği üretici eğitim sistemi ile ilgili bilgilerini Türkiye’de uygulama alanına geçirmek için öncülük etmiş ve var gücü ile çaba göstermiştir.

Osmanlı’nın inisiyatifi dışında çıkan ve Osmanlı Devleti’nin çöküşüne neden Birinci Dünya Savaşından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kurutuluş Savaşı sürecinde ve sonrasında yabancı ülkeler ile ilişkilerini en az düzeye indirmiştir. Dış ilişkilerin azalması ve ticaretin durması nedeniyle, o dönemin tek parti iktidarı toplum içerisinde yeni bir canlanma yaratmak ve bu vesile ile de kırsal alanda hareketli bir yaşam düzeni kurmak üzere, Köy Enstitüleri uygulamasına geçilmiştir. Avrupa’da bu konuda eğitim gören İsmail Hakkı Tonguç’a devlet sahip çıkmış, o dönemin halkçı Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel destek olmuş ve 1940 yılında çıkartılan bir yasa ile Köy Enstitüleri uygulamasına geçilmiştir. Yasa uyarınca; köy öğretmen okulları Köy Enstitülerine dönüştürülmüş ve İsmail Hakkı Tonguç bu yaygın kitle eğitim kuruluşlarının genel müdürlüğüne getirilmiştir.

Önceleri Milli Eğitim Bakanlığında, pedagoji müzesi müdürlüğü, ilköğretim genel müdürlüğü yapan İsmail Hakkı Tonguç, Avrupa’da aldığı eğitime dayanarak Köy Enstitülerinin bu bakanlık bünyesi içinde kurulmasına öncülük etmiş, Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde de Köy Enstitüleri Genel Müdürlüğünü yapmıştır. İş ve meslek terbiyesi, Almanya’da Eğitim, Köy’de eğitim, İlköğretim kavramı ve Canlandırılacak Köy isimli kitapları yazarak Türk eğitim dünyasına bilimsel katkılarda bulunmağa çalışmıştır. Yazdığı kitaplar tartışma yaratmış ve ortaya çıkan süreçte; Köy Enstitülerinin hem öncüsü hem de genel müdürü olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından bir yıl sonra başlayan bu uygulama savaş yılları boyunca sürdürmüş ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde oluşturulan 21 Köy Enstitüsü ile içine kapanmış olan Türkiye‘de toplum harekete geçirilmiştir. Genel müdürlüğü sırasında “Eğitim Yolu ile Canlandırılacak Köy“ isimli kitabını yayınlayan Tonguç, Türk toplumunun büyük çoğunluğunu kırsal alanda pasif bir yaşam içinden alarak aktif bir yaşam düzenine Köy Enstitüleri aracılığı ile kazandırabilmiştir.

Türkiye, Kemalist kadronun Cumhuriyet’e kanat gererek ve Atatürk’ün yolunda ilerleyerek, bölgesinin en güçlü ve örnek ülkesi konumuna yükselmek için yol almakta iken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri, Orta Doğu bölgesine gelmiştir. Bölgeye yerleşen ABD, Türkiye üzerinde baskıları artırmış ve o dönemin koşullarında karşı kutup olan Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye üzerinde hegemonya kurmağa yönelmiştir. Savaşın hemen sonrasında Hasan Ali Yücel’in bakanlık görevinden alınmasıyla Köy Enstitüleri uygulamasına son verilmiş ve böylece Türk köylüsünü kısa süre içinde üretici bir canlanmaya yönelten bu yaygın eğitim sistemine son verilerek yavaş yavaş eskisi gibi Köy Öğretmen okulları sistemine doğru bir geri dönüş başlatılmıştır. Bu büyük halk eğitimi projesinin öncüsü ve kurucusu olan İsmail Hakkı Tonguç görevden alınarak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki Talim Terbiye Kurulu üyeliğine tayin edilerek, başlatılan geriye dönüşe tanık olması sağlanmıştır. Avrupa’nın en büyük gücü konumuna gelen Almanya’daki bu verimli üretici eğitim projesi, savaş sonrası yıllarda dünyanın merkezi bölgesine gelerek yerleşen Amerikan emperyalizminin dayatması yüzünden durdurulmuştur. O dönemin koşullarında bütün Türkiye’yi sarsacak düzeyde etkili halk eğitimi çalışmaları yapan Köy Enstitüleri, üretime yönelik çalışmaları ile kırsal kesimin verimliliğini de artırırken, böylesine bir canlanma karşısında geleceğe dönük emperyal projelerini uygulayamayacağını anlayan ABD’nin baskılarıyla kapatılmak durumunda kalmıştır. Köyün ve köylünün uyanmasını istemeyen Amerikan emperyalizmi daha sonraki dönemlerde dini cemaatleri destekleyerek, kırsal kesimde yaşayan büyük halk yığınlarını din aracılığı ile kontrolü altına almak istemiştir. Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla köylü nüfusun üreticiliği önlenmiş, belediyeler önünde hazır çorba kuyruğuna giren bugünün pasif köylü nüfusu yaratılmıştır. Köy Enstitülerinin öncülüğünde ulusal bir tarım kalkınması önlenmiş, kırsal kesim insanları zaman içerisinde bütünüyle yabancı malların satıldığı alış veriş merkezlerine mahkûm edilmiştir.

Eğitim dünyasının “TONGUÇ BABA“ adını verdiği İsmail Hakkı Tonguç, cumhuriyet Türkiye’sinin en büyük eğitim projesinin öncüsü ve yöneticisi olarak Türk tarihinde hak ettiği yeri almıştır. Tonguç Baba, İkinci Dünya Savaşı döneminin en büyük simgelerinden birisidir. Türk halkı içine kapanık bir yaşama zorunlu bir biçimde yönlendirilirken, İsmail Hakkı Tonguç öne çıkarak nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı kırsal kesimlerde köyün canlandırılması için Köy Enstitülerinin kurulmasına giden yolu açılmıştır. Amerikan emperyalizmi, çağdaş uygarlık düzeyini halk kitlelerinin ayağına götürecek bu ileri eğitim atılımının önünü kesebilmek için, bu üretici eğitim merkezlerini komünistlikle suçlamış ve bu doğrultuda o dönemin yönetimine baskıları artırarak Köy Enstitülerinin kapatılmasını sağlıyordu. Sovyetler Birliğinin Türkiye’nin yanı başında karşı kutup merkezi olarak varlığından rahatsız olan ABD, sadece Köy Enstitülerini değil aynı zamanda beş bin köyde halk kitaplıkları kuran Halkevlerini de komünist yuvası gibi göstererek kapatılmalarını da dönemin siyasi kadrolarına yaptığı baskı sonrasında sağlamıştır. Böylece köye çağdaş uygarlığın ışığının girmesi önlenmiş ve gelecekte Amerikan emperyalizminin Truva Atı gibi hareket edecek dinci cemaatlerin gelişmesine uygun bir ortam kendiliğinden yaratılmıştır.

İsmail Hakkı Tonguç’u bir kez yine anarken; kendisinin zor koşullar altında öncülük yaptığı Köy Enstitüleri uygulamasını saygı ile anımsamak durumundayız. Yirmi birinci yüzyılda, Türk toplumunu ortaçağ karanlığına mahkûm etmek isteyen emperyalizme karşı, Atatürk’ün izinde yeni bir ulusal kurtuluş mücadelesi verirken, kırsal kesimi yeniden İsmail Hakkı Tonguç’un öngördüğü gibi canlandıracak yaygın eğitim projelerine gereksinme duymaktadır. Yeni dönemde hem kırsal kesimde yer alan köyleri, hem de kentlerin yanı başında göçler yolu ile ortaya çıkan varoşlarda yaşadıkları halde bir türlü kentlileşemeyen köylüleri, dikkate alacak eğitim projelerini Türkiye Cumhuriyetinin öncelikli bir biçimde ele alması gerekmektedir. Tonguç’un canlandırmak istediği köylere, çağdaş uygarlığın ve bilimin ışığını götürecek yeni atılımların bu doğrultuda gündeme getirilmesi gerekmektedir. ABD emperyalizminin zorla kapattırdığı Köy Enstitüleri ve Halkevlerinin yerini cemaat okullarının ve kuran kurslarının alması nedeniyle, görünüşte biçimsel bir demokrasi cemaatler üzerinden ortaçağın karanlığına doğru Türk halkını sürüklemektedir.

Tonguç’u bir kez daha anarken;

Türkiye’nin önde gelen eğitimcilerinin bir araya gelerek, çağdaş bir ulusal toplumdan gerici bir cemaatçi yapıya doğru kaymakta olan Türk toplumunu masaya yatırmaları,

Köy Enstitüleri gibi Türkiye koşullarına özgü özel eğitim ve kalkınma atılımlarını yeniden devreye sokabilmelerinin yollarının araştırılmaları,

Köy Enstitülerinin kapatılmasından sonra yitirilene eğitim seferberliğinin yarattığı olumsuzlukları gidermek için, Atatürk döneminde olduğu gibi ulusal bir çağdaşlaşma programına öncelikle geçilmesi,

Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından olduğu kadar, geneleceğimiz yönünden yaşamsal önem taşımaktadır.

0 yorum:

Yorum Gönder

Paylaş