25 Şubat 2011 Cuma
ATATÜRK İHTİLALİ
22:04
ATATÜRK İHTİLALİ, DEVLET SOSYALİZMİ, DEVLETÇİLİK, KEMALİZM, Kitap, MAHMUT ESAT BOZKURT
No comments
Kemalizm komünizmden, şu bakımlardan ayrılır:
1. Kemalizm rejimi milliyetçidir.
Bunun anlamı kısaca şudur:
Her şey ve her şey önce, Türk milleti içindir.
Komünizmde, teori olarak, Rus yoktur; uluslararasılık vardır.
2. Komünizm bütün insanlığı bir rejim içine almak, komünist federasyon halinde yaşatmak davasını güder, emperyalizmin şekli değiştirilmiştir.
Türk ihtilali, her millete bağımsızlık hakkını tanır. 'Her millet kendi kaderini istediği gibi tayine yetkilidir' prensibini benimsemiştir, ne şekilde olursa olsun emperyalizmi reddetmiştir.
3. Komünizm, proleter diktatörlüğe dayanır. Türk rejimi, ne şekilde olursa olsun diktatörlüğü reddeder.
4. Komünizm, ferde mülkiyet hakkını ve ekonomik alanda teşebbüs yetkisini tanımaz. 'Fert yoktur, kamu vardır' der.
Türk rejimi, devletçiliği, devlet sosyalistliğini kabul etmekle beraber, ferde mülkiyet hakkını ve ekonomik alanda faaliyet yetkisi tanır. Fert de vardır, kamu da.
Devlet sosyalizmi nedir?
Özel mülkiyeti tanıyan, fakat insanın insan tarafından sömürülmesini önlemek ve milli kalkınmayı başarmak için devlete ekonomik işlerde kontrol ve teşebbüs hak ve yetkilerini kabul eden bir sistemdir.
Devlet sosyalizmi, iki yönden incelenebilir.
1. Hafif şekli.
2. Olgun şekli.
Paris Hukuk Fakültesi Profesörü, modern ekonomistlerden Henry Trucy diyor ki:
'Devlet sosyalizmi, Eisie Nach Kongresi'nin beyannamesine göre, özel mülkiyetin muhafazasına ve rekabet rejiminin korunmasına taraftardır. Bunların yapılmasını ekonomik selamet için zaruri saymaktadır. Fakat ekonomik nizamda büyük suistimaller mevcut olduğundan, devlet bunları cezalandırmakla yükümlüdür. Çünkü devlet insanlığın en büyük ahlak müessesesidir.'
Bu devlet sosyalizminin hafif şeklidir.
Devlet sosyalizminin olgun şekli hakkında aynı zat şunları söylüyor:
'Devlet sosyalizminin belli başlı temsilcilerinden olan Profesör Wagner kürsü sosyalizminden başka hiçbir esas kabul etmez. Fakat daha cüretli tedbirler tavsiye eder. Profesör Wagner özel mülkiyet prensibini muhafaza etmekle beraber, müşterek bir mülkiyet tesis edilmesini ve özel ekonomik teşebbüslerde sıkı bir kontrol ister.'
Devlet, fizyokrasinin, liberal ekolün vaazlarına rağmen, ekonomiye karışmalı mıdır?
Bu karışma fayda yerine, zarar vermez mi?
Buna, en susturucu karşılığı Lassall vermektedir:
'Ekonomide, serbest rekabet sistemini mutlak olarak benimsemek fizyokrasiyi, liberalizmi bütün prensipleriyle, laisse faire, laisser passer'i (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) olduğu gibi tatbike kalkışmak ve devletin hiç bir müdahalesini kabul etmemek, bütün insanların eşit doğduklarına, eşit zeka ve eşit bilgiye, eşit kuvvete sahip olduklarına inanmaktır.
Eğer hakikat bu olsaydı devlete, hükümete gerek kalmazdı. Denge kendiliğinden hasıl olurdu.
Halbuki hakikat bu değildir.
Hakikat, insanlar arasında kuvvetçe, zekaca, bilgice fark olduğudur. Bundan dolayı, nasıl ki, devlet, kuvvetlinin zayıfı ezmemesi için ceza kanunu ile cezalandırmayı kendisine vazife edinmiş ise, edinmek mecburiyetinde kalmış ise, ekonomik bakımdan da zayıfı sömüren kuvvetliyi önlemesi, haksızlığa, soygunculuğa meydan vermemesi için bir zarurettir.'
Öyle ya... Devlet bir tokat vuranı bile cezalandırıp dururken, kalın sermayeleriyle binlerce ve binlerce insanı sömürenlere nasıl göz yumabilir?
İşte bize göre, sosyal haksızlığı önleyecek olan gerekli tedbirler, devletçilik sistemi içinde kafi derecede gözetilmiştir. Türk devletçiliği de kendisini bu esaslarla ifade etmektedir.
ATATÜRK İHTİLALİ, MAHMUT ESAT BOZKURT
KAYNAK YAYINLARI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder