This is default featured slide 1 title
Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.
This is default featured slide 2 title
Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.
This is default featured slide 3 title
Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.
This is default featured slide 4 title
Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.
This is default featured slide 5 title
Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.
26 Aralık 2013 Perşembe
17 Kasım 2013 Pazar
ORTAK KATLARIN EN KÜÇÜĞÜ: ORTAK ADAY
Haziran ayında bu toprakların bereketi, yitirdiğimizi zannettiğimiz tüm insani ve devrimci duygularımızı bir güzel temize çekti. Ruh, beden, doğa ve yaşam üzerinde kurulan tahakkümden bıkmış her türlü insan “özgürlükse, sonuna kadar” diye bağırdı. İktidarın gözü dönmüş neo-liberal yıkım politikalarına, mezhepçi otoriter siyasetine karşı birbirimizin cümlelerini tamamladık.
Çünkü adil, eşitlikçi ve özgürlükçüydük.
12 Kasım 2013 Salı
CEMAAT ÇALIŞIYOR: ERDOĞANSIZ AKP, SARIGÜLLÜ CHP
"Kimileri Erdoğan-Arınç çatışmasını i) yol kazası, ii) Arınç’ın sitemi / serzenişi, iii) aile içi ağız dalaşı, iv) Arınç’ın birikmiş kırgınlığı, v) siyasi hayatını tamamlayan Arınç’ın hırsı olarak değerlendirip; ‘akut’ (birden patlayan / süreli olmayan rahatsızlık) teşhisi ile açıklamaya çalışıyor.
Ben ise rahatsızlığın ‘kronik / müzmin’ (kalıcı, yerleşmiş) olduğunu düşünüyorum.
9 Kasım 2013 Cumartesi
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU KASIM PROGRAMI
Düğün Şarkısı
Atların çektiği ışıltılı
gelin arabasının zaman içersinde balkabağına dönüşmesini, ya da dönüşme
ihtimalinin neden olduğu korkuları, tedirginlikleri anlatmaktadır,
"Düğün Şarkısı". Bütün bunları yaşamış ya da yaşamak üzere olan bir
kadının diliyle...
29 Ekim 2013 Salı
CUMHURİYET BAYRAMI NEDİR
Kıvılcımlı bu makaleyi 1968 yılında Cumhuriyet’in Kuruluşunun 45.yılı nedeniyle yazmıştı.
İşte 45 yıl önce yazılan o makale:
CUMHURİYET BAYRAMI NEDİR
Bunu, bize en iyi özetleyen kişi, Cumhuriyet’in ölümsüz kurucusudur.
Mustafa Kemal, Türkiye’nin yüzyıllardan beri iki büyük kahredici gücü, iki büyük lanetleme gücü ezdiğini haykırdığı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gönderine ilk Cumhuriyet bayrağını çekmişti.
Bu iki kahredici, lanetleme, baş belası güç neydi?
Mustafa Kemal’e göre; birisi Emperyalizm, öteki Saltanat’tı.
YURTTA CUMHURİYET ÇOŞKUSU: '' HALK CUMHURİYETİNE SAHİP ÇIKIYOR ''
Cumhuriyetimizin 90. yılı tüm yurtta çoşkuyla kutlandı. Halk Cumhuriyetin'e sahip çıkma iradesini alanlarda haykırdı.
İSTANBUL
''Cumhuriyet gaza boğuldu''
TGB, İşçi Partisi ve CHP nin çağrısıyla İstiklal Caddesinde toplanan onbinlere Polis Müdahalesi oldu ve taksim yine gaza boğuldu.
İSTANBUL
''Cumhuriyet gaza boğuldu''
TGB, İşçi Partisi ve CHP nin çağrısıyla İstiklal Caddesinde toplanan onbinlere Polis Müdahalesi oldu ve taksim yine gaza boğuldu.
17 Ekim 2013 Perşembe
29 EKİMDE KADIKÖY'E
29 Ekim Salı günü İstanbul Kadıköy'de düzenlenecek miting için Facebook üzerinden yapılan çağrıda, "29 Ekim'de karanlığa teslim olmayan tüm yurttaşlar olarak Kadıköy'de toplanıyor, BOYUN EĞME'yeceğimizi gösteriyoruz" denildi.
Boyun eğmeyenlerin buluşması için yapılan çağrı şöyle:
14 Ekim 2013 Pazartesi
ŞİMDİ BRECHT ZAMANI

"Öyle yazarlarım var ki yıllar boyu peşimi bırakmıyorlar, peşlerini bırakmıyorum. İşte Nâzım Hikmet, Aziz Nesin… işte Brecht. Tanışmamız 60’lı yıllar. İlk Brecht oyunum Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Asaf Çiyiltepe’nin yönettiği Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi, yıl 1966. Bir önceki oyunuma Nâzım Hikmet’le 35 Yıl demiştim. Demek ki bu yıl da Bertolt Brecht’le 46 Yıl diyebilirim. Gene uzun bir yolculuk."
BEN BERTOLT BRECHT
Kabare
BERTOLT BRECHT’in
şiir, öykü ve şarkılarından
uyarlayan, yöneten
GENCO ERKAL
3 Ekim 2013 Perşembe
TÜRKİYE SEÇENEĞİNİ ARIYOR
soL okurları Türkiye'nin geleceğini masaya yatırıyor. "Haziran'dan 29 Ekim'e Türkiye Seçeneğini Arıyor" başlığıyla yurt çapında yapılacak toplantılar sosyal medya üzerinden de duyurulacak. soLokur tarafından yapılan açıklama şöyle:
Hazirandan 29 Ekim’e TÜRKİYE SEÇENEĞİNİ ARIYOR
Cumhuriyet tartışması hiç bitmedi. 1923 yılında kuruldu. Kuruluşu tartışıldı. Tartışmalar süreç içerisinde biçim değiştirdi ama Cumhuriyet hep tartışılmaya devam etti. Sahip çıkanlar da tartıştı, sahip çıkmayanlar da!
12 yılı aşkın bir süredir AKP, gerici ve yağmaya dayanan zorlu büyük bir dönüşüm gerçekleştirdi. 1923 yılında kurulan Cumhuriyetin kuruluş paradigması ile hesaplaştı.
Türkiye’de rejimin İslamiyet ile bağının sağlanması gerektiğini söyledi, Kürtlerin 1923 yılında kurulan Cumhuriyet’te yok sayıldığını söyledi, Kürtlerin haklarını değil kendi tabanını konsolide etmekle uğraştı.
Yeni bir rejim inşa etti. Yeni rejim, Osmanlı özlemleri ile yoğruldu. Dış politikada ülkemiz ateşe atıldı. Emperyalizmin taşeronluğu için kavgaya girişildi.
Yeni rejimde kadınlar eve kapatılacak, çocuk doğuracak, ucuz emek gücü olacaktı. Gençlik dindar olacaktı. Alkollü içkiler içilmeyecek, AKP herkesi habersiz partisine üye yapacak, ama halk siyaset yapmayacaktı. Yeni rejim Sünni mezhebini politik arenaya taşırken Alevileri her seferinde yok saydı. Bir de yeni rejimin laik olduğu her fırsatta dile getirildi.
Cumhuriyet büyük bir nitelik değiştirdi ama Türkiye’deki rejim İslam Cumhuriyeti miydi?
Haziran Direnişi ile halk AKP’nin bu yeni rejimini istemediğini ilan etti.
Cumhuriyet tartışması kaldığı yerden devam etti.
AKP’ye boyun eğmeyen halk nasıl bir Cumhuriyet istiyor?
Haziran direnişinin önündeki seçenekler neler?
Hangi seçenekler gerçekçi ve halk için?
1923 yılında kurulan Cumhuriyete geri dönüş mümkün mü?
AKP’nin Kürtlere, Alevilere açılımlarla süslediği yeni rejiminde demokrasiden söz edilebilir mi?
AKP’nin yeni rejimine faşizm denir mi?
Tüm vatandaşların eşit ve özgür yaşayacağı bir Cumhuriyet biçimi var mı? Bu Türkiye için seçenek olabilir mi?
soL okurları ülkemizin önünde duran bu soruların yanıtlarını tartışmaya çağırıyor.
Günden güne ülkemizin Cumhuriyet fikrinden uzaklaştırıldığını düşünenler! Çağrımız aynı zamanda size!
Evinde bunalan, aldığı ücretle ay sonunu getiremeyenlere.
Tribünlerde siyaset yapma denilenlere,
Suriye halkı ile düşmanlığı olmayanlara,
Dindar nesil olmak istemeyenlere, kadınlara, işçilere, emekçilere, aydınlara, sanatçılara, gazetecilere!
Solokurları soruyor:
Türkiye’nin seçeneği var mı? Bu seçenek nedir? Nasıl yaratılır?
Solokurları tüm Türkiye’de düzenlenecek toplantıların duyurularını aşağıdaki adreslerden paylaşacak.
İletişim kurmak için:
solokur@sol.org.tr
facebook.com/soLokur
facebook.com/groups/soLokur
twitter.com/soLokur
18 Eylül 2013 Çarşamba
ERDOĞAN'DAN ODTÜ'LÜLERE : '' GİDİN ORMANDA YAŞAYIN''
Bilkent Şehir Hastanesi temel atma törenine giderken geçtiği güzergahta gördüğü pankartı anlatan Başbakan Erdoğan, 'Orada yazıyor ki yol istemiyoruz orman istiyoruz. Bunlara diyorum ki Türkiye'de orman çok. İstiyorsanız gidin ormanda yaşayın' şeklinde konuştu.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
10
Bakıyorsunuz nefis bir çalışma yapılmış o canım canım seramileri bu barbarlar ne yaptı mahvetti. Onlar yapılabilir ama milletin bunu görmesi lazım ibret alması lazım.
Acaba vatandaşımız
Taksim yayalaştırma projesinin bir etabı bitti. Ama diyorlar yeşillik yok. Daha önce orda yeşillik var mıydı? Sizi egzoz dumanından kurtarıyoruz.
'Gidin ormanda yaşayın'
Bugün bir pankart gördüm. Yol değil orman istiyoruz diye. Böyle şey olur mu ya. Orman çok.
Sizleri ormanlara gönderelim. Gidin ormanda yaşayın. Onlar öyle diyor ya biz şehirlerden vaz mı geçeceğiz. Yol medeniyettir. Yolları yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Yollar insanı insana ulaştırır.
(Cumhuriyet Portal)
17 Eylül 2013 Salı
İŞTE AKP ZİHNİYETİ: '' ENGELLİLERİ ADAM YERİNE KOYDUK ''
AKP'li vekillerin skandal açıklamalarına bir yenisi daha eklendi. AKP Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut, "Biz engellileri adam yerine koyduk" dedi. Akbulut, bu sözlerle yetinmeyerek, eskiden "bir an önce ölse de kurtulsak diye Allah'a yalvarılırdı, şimdi devletten 450-500 lira bakım ücreti alıyorlar" dedi.
Tekirdağ'ın Çerkezköy İlçesi'nde Müjgan Serkan Karagöz Mesleki ve Özel Eğitim Merkezi'nin açılış törenine katılan AKP Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut, hükümetinin engelliler için çıkardığı yasaları hatırlatarak, "2005 yılında çıkardığımız yasa ile biz engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk" dedi.
DHA'nın haberine göre, Akbulut, şöyle konuştu:
"Bu insanlar sokağa çıkamıyorlardı, evlerde saklanıyorlardı. Anneleri babaları bu insanları sokağa çıkarmaya sıkılıyordu, utanıyordu. Ama hükümetimizin 2005 yılında çıkardığı yasa ile biz engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk. Bazıları 'eskiden evimizdeki engelli, yatalaklar bir an önce ölse de kurtulsak diye Allah'a yalvarırdık' diyordu. Şimdi 'aman ölmesin, evimizin bereketi bu. Ben onun yüzünden devletten 450-500 lira bakım ücreti alıyorum, aman ona bir şey olmasın diye bakıyoruz' diyorlar. İşte zihniyet değişikliği bu.''
(sol portal)
AKP'NİN EYLÜL KORKUSU DEPREM ÇADIRINA BİLE MÜDAHALE ETTİRDİ
Eylül ayında protesto gösterilerinin tırmanacağı yönündeki istihbarat, polisi fazlasıyla dikkatli hale getirdi. Şişli'de mahalle forumu tarafından yapılan deprem tatbikatı da polisin hedefi oldu.
Bölgenin tek parkı olan Sıracevizler Parkı'nın bir deprem anında ne denli yeterli olduğunu test etmek ve semt sakinlerinin bir deprem durumunda toplanma yerlerinden habersiz oluşlarına dikkat çekmek amacıyla yapılan etkinlikte bir ilkyardım uzmanı ile söyleşi yapılacak ve parkta sabahlanacaktı.
Bu kapsamda parkta çadırların kurulmasının hemen ardından alana gelen çevik kuvvet ekipleri "Kamu alanında kapalı alan yaratmak yasak" diyerek çadırları zorla kaldırdı. Mahalle halkı polisin tavrının tencere-tava çalarak protesto etti.
(Cumhuriyet Portal)
16 Eylül 2013 Pazartesi
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ YASAKLARLA BAŞLADI
İstanbul Üniversitesi'nde yeni eğitim yılı yasaklarla başladı. Bugün üniversiteye gidenler, fakülteler arası geçiş yasağıyla karşılaştı. Geçtiğimiz yıllarda tepki çeken ve kaldırılmak zorunda kalan bu trajikomik yasağın dışında Rektörlük, fakülte binaları için afiş asılmasını ve masa açılmasını da yasakladı.
Afiş ve masa yasağı sadece siyasi faaliyetleri değil kulüp faaliyetlerini de kapsıyor. Türkiye'nin en eski üniversitesi olmakla övünen İÜ Rektörlüğü, üniversite bünyesinde kurulan kulüplerin de fakülte binaları içinde afiş asmasını ve masa açmasını yasakladı. Bu durum, kulüp faaliyetlerinin Rektörlük eliyle engellenmesi anlamına geliyor.
Duruma tepki gösteren öğrencilere yönetimin, "bahçede masa açın" yanıtı verdiği bildirildi.
Hükümet, Haziran Direnişi'nin üniversitelere yansımaması için sert tedbirler alacağını önceden ilan etmiş, gençlere tehditler savurmuştu.
(sol portal)
18 Ağustos 2013 Pazar
Kemal Okuyan Erdoğan'ı yazdı: Senin de işin zor kardeşim…

Senin de işin zor kardeşim…
İki yıl boyunca büyük bir özgüven, hatta kibirle “halkına zulmeden diktatörün günleri sayılı” dedin durdun. “Hesabını sorarız” diye diklendin, “Esed”e sardın, alay ettin. Peşine liberalleri, dönekleri takıp mazlum edebiyatı yaptın.
Sonra bu halk ayağa kalktı ve nasıl da su katılmamış bir diktatör olduğunu cümle aleme göstermiş oldu. Beslediğin teröristlerle yıkmaya çalıştığın Şam yönetiminin diline düştün, “vakit çok geçmeden istifa et” dediler espiriyle karışık.
“Beni onunla bir tutmayın” diye sağa sola fırça attın, oysa bu halk seni kimseyle karşılaştırmıyordu. Sayende, insanların kendi tepesindeki yöneticiye küfrederken bir başka ülkenin devlet başkanıyla empati kurduğu sloganlarla tanıştık. İlk kez…
Mazlumlar, mağdurlar filan derken “zalim” durumuna düşmek ilginç olsa gerek…
Çektiğin çile bununla kalmadı.
Müslüman Kardeşler seni sürekli yeni rollere sürüklüyordu. Mısır’da bir askeri darbe sonucu iktidara geldi. Alkışladın. “Diktatörler er geç gider” diyordun ama tam o sırada “asker vesayeti”nden de dem vurmaktaydın. Mübarek diktatördü ama onu devirenlerin tankı, topu vardı. Sense yüzsüzdün, halkı da aptal yerine koyuyordun; “bunu da yerler” düşüncesiyle…
Darbe oldu pek mutlu oldun.
Biraderin Mursi artık Mısır’ın yeni diktatörüydü. Zalim, sinsi, üçkağıtçı…
Mısırlılar Türkiye’dekiler kadar sabretmedi, “Mübarek’ten senin için kurtulmadık” diye sokağa döküldü. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman Kardeşleri istemiyordu. Sense o büyük çoğunluğa da “çapulcu” dedin. Mısır demokrasisi tehdit altındaydı sana göre….
Mursi devrildi. “Darbeeeee” diye yaygarayı kopardın. Doğru, darbeye darbe demek gerekirdi ama bazılarının bunu söylemeye hiç hakkı yoktu. Senin gibi, Mursi de darbe çocuğuydu. Darbe çocukları darbeden şikayetçi olamazdı.
Devrilen Mursi silaha sarıldı. Haziran ayında sen silah kullanmayan, polis şiddetine karşı yalnızca yüreği ve aklını kullanan insanlara “terörist” demiş, gaz maskesini, bareti suç kanıtı saymıştın. Senin biraderlerinin elinde ise her tür patlayıcı, ağır makineli, el bombası var.
Darbecilerin katliamından söz ediyorsun. Güzel…
Elemanlarından bazısı, “biz Mısır’daki gibi yapmadık” dedi hatırlıyor musun? Yapabilmeyi çok isterdin değil mi!
Yalnız unutma, halk da Mısır’daki yol arkadaşların gibi yapmadı. Yapsınlar ister miydin?
Diyeceksin ki bu ne acaip bilmece. Hiçbir durumda yaranamıyorum. Zalimi oynasam da mazlumu oynasam da bir şey değişmiyor.
E çünkü çevrende toplanan dinci ya da liberal dalkavuklar seni fena kandırdı. Tarih kulağına fısıldandığı gibi rollerle, konumlarla değil ileri-geri, haklı-haksız kavgasıyla ve her şeyden öte emek-sermaye mücadelesiyle yazılıyor.
Senin tarafın belli. Haksızı, geri olanı ve sermayeyi temsil ediyorsun. İktidarsa olsan da, devrilsen de… Anlayacağın, yanlışlık sende.
Bu nedenle… Kendini kimle özdeşleştirirsen özdeşleştir, fark etmez. Sen öbür taraftasın. Kaybetmeye mahkum tarafta!
Kaynak: sol.org.tr
ÇOCUKLARIMIZIN KATİLLERİNİ BULUN

TAYAD’lı aileler, Gezi eylemleri sırasında yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, İrfan Tuna ve Zeynep Eryaşar için Galatasaray Lisesi önünde 24 saatlik oturma eylemi başlattı. Galatasaray Meydanı’nda toplanan aileler “Evlatlarımızın katillerini istiyoruz” parkartı açarak eylemlerde hayatını kaydenlerin fotoğraflarını taşıdılar.
Eyleme katılan Gezi Parkı eylemlerinin ilk kaybı olan Mehmet Ayvalıtaş’ın ağabeyi Muharrem Ayvalıtaş, katillerin yakalanıp hesap sorulmasını isteyerek “Başka kardeşler ölmesin” dedi.
Abdullah Cömert’in kardeşi Zafer Cömert de eyleme katılarak faillerin bir an önce yakalanmasını beklediklerini söyledi.
TAYAD’lı aileler adına yapılan açıklamada da Gezi olaylarında AKP iktidarının bütün resmi ve sivil güçlerini seferber ettiğini ve bu zulmü yaratanlara karşı hiçbir soruşturma açılmadığına dikkat çekildi.
Açıklamada “Katil polisler, silahlı, palalı, bıçaklı sivil faşistler korunarak, polis şefleri, valiler, bakanlar bunun için seferber olmuştur. Gelinen son noktada Recep Tayyip Erdoğan ‘polisimiz destan yazmıştır’ ve ‘4 kişi ölüyor, Twitter alt üst, Mısır’da 300 kişi ölüyor, dünya sessiz’ diyerek işkenceci ve katillere kol kanat germiştir” denildi.
Kaynak: Cumhuriyet Portal
5 Temmuz 2013 Cuma
Parkımıza Gidiyoruz
"Gezi Parkı’nı halka kapatanlara, Taksim Meydanı ve Gezi Parkını kimliksizleştirme, insansızlaştırma ve betonlaştırma planlarının iptaline yönelik mahkeme kararını elden tebliğ etmeye, parkı yeniden gerçek sahiplerine yani herkese açmaya gidiyoruz.
Bizi biz yapan bütün değer ve renklerimizle, sarsılmaz bir sağduyu, direnme gücü, kararlılık ve inanılmaz bir yaratıcılıkla, yaşamın olduğu her alanda hala bir aradayız.
Taleplerimizden ve kazanımlarımızdan vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz.
Kayıplarımızı anmak, taleplerimizi tekrar hatırlatmak ve hala tüm Türkiye’de yaşanan şiddeti kınamak üzere 6 Temmuz Cumartesi günü saat 19.00’da mahkemenin gerekçeli kararıyla Taksim’de buluşuyoruz.
Yaşasın dayanışmamız… Her yer Taksim her yer direniş…"
(soL - Haber Merkezi)
4 Temmuz 2013 Perşembe
Mursi Deliğe Süpürüldü
En çok güvenilen model ülkede ılımlı islamcı iktidarın çizilen karizması Mısır'daki taşeron değişikliğinde önemli bir etken oldu. Gericiliğin bölgede sanıldığı veya umut edildiği kadar güçlü olmadığı görüldü.
Ilımlı islamcı Mursi'nin delikten süpürülmesi iktidarın Haziran Direnişi ile yaşadığı paniği daha da arttırdı. Mısır'daki taşeron değişikliği, ne Abd desteğinin ne de seçim kazanmanın iktidarda kalma garantisi demek olmadığını gösterdi.
Belirli bir süre için seçilen hükümet, kendini kurucu iktidar olarak görerek rejimi ve toplumu dizayn etmeye kalktığında halkın tepkisiyle karşılaşması kaçınılmazdır. Mısır'da ortaya çıkan halk hareketinin devrime dönüşmesinden korkan emperyalistler Mursi'yi harcarken tereddüt dahi etmediler.
Mursi yeni anayasa yaptıktan sonra kendi atadığı komutanlar eliyle devrildi. Düne kadar Mursi'yi destekleyen Selefiler darbecilerin yanında saf tuttu. Bu durum iktidarda atadığı bürokratlara karşı güvensizlik yaratacak, cemaate karşı zaten varolan güvensizliği daha da derinleştirecektir.
Ilımlı islamcıların kullanım süresi dün itibariyle dolduğundan burada da taşeron değişikliğine girişilecektir. Antiemperyalist iktidar alternatifi için örgütlenme zamanı. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez, örgütsüz halk hareketinin de sonu hüsran.
4 Haziran 2013 Salı
Hep Çocuklarla Çiçekler Devirir Zorbaları
17:59
beni rahat bırak, Beşiktaş, çarşı, Gezi Parkı Direnişi, hükümet istifa, Polis saldırısı, polis şiddeti, POLİTİKA, taksim
No comments

çocuk yaştaki eylemcilere polisin sert müdahalesi, toplumun farklı kesimlerinde iktidara karşı biriken öfkeyi gözler önüne serdi.
31 Mayıs 2013 Cuma
POLİS, MİLLETVEKİLİ SIRRI SÜREYYA ÖNDER İ OMZUNDAN VURDU!

Taksim Gezi Parkı'nın alışveriş merkezi yapılmak üzere yıkılmasına karşı çıkmak için 4 gündür park ve çevresinde direnen İstanbullulara bugün sabaha karşı başlayan polis müdahaleleri aralıklarla devam ediyor. Taksim Meydanı'nda oturma eylemi yapan gruplara yapılan son müdahalede BDP İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder de yaralandı ve sedyeyle hastaneye kaldırıldı.
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in polisin kullandığı gaz bombası kartuşuyla omzundan vurulduğu öğrenildi. Bu bilgiyi BDP Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü de Twitter üzerinden takipçileriyle paylaştı.
Kaynak: Cumhuriyet Portal
HALK GEZİ PARKINA SAHİP ÇIKIYOR! SAAT 19:00 DA DİVAN OTEL ÖNÜNDE BULUŞUYOR

AKP saldırıyor, İstanbul boyun eğmiyor. AKP her zamanki taktiğini uygulayarak, sabahın erken saatlerinde saldırıyor, ancak istediğini alamıyor. Polis çare olarak Gezi Parkı'nı bariyerlerle çevirmeye başladı.
Taksim meydanı ve gezi parkını gaza boğan, vahşice saldırarak insanları hastanelik eden ve etmeye devam eden AKP faşizmine, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, gençler, öğrenciler, aydınlar tek ses meydan okuyor.
Halk şimdiden akşamki buluşma öncesi Divan Oteli önünde birikmeye başladı. Tüm İstanbullular parkına, meydanına, şehrine, ülkesine sahip çıkmak için bugün saat 19:00'da Divan Oteli önünde buluşmaya çağrıldı.
Gezi Parkı direnişinden görüntüler:
![]() | |
Sabah 5:00 da gaz bombalarıyla direnen halka saldırmaya başlayan polis saldırılarına devam ediyor. |
![]() | ||||||
Polis saldırılarında yaralananlar arsında Birgün gazetesi yazarlarında Ahmet Şık ta bulunuyor.
|
25 Nisan 2013 Perşembe
SAFLAR AYRILIYOR
15:54
AKİLLER, MİLLİ MERKEZ, POLİTİKA, SAFLAR AYRILIYOR, SEVR, TÜRK MİLLETİNE ÇAĞRI, VİDEO
No comments
10 Kasım 1938'de başlayan, Lozan'dan Sevr'e geri dönüş sürecinin son aşamasına geldik. Ne dağıtılacak ordu, ne de verilebilecek ekonomik ayrıcalık kaldı. Sıra toprak meselesinde.
Hükümet ve akillerinin bu sorun için çözüm formülleri ulusal kimlik ve üniter devletten vazgeçmek. Basın ve iş dünyası bu formüle bayılsa da çözüme karşı olanlar çoğalıyor ve Milli Merkez, Türk Milletine Çağrı gibi oluşumlarla bir araya geliyor.
Saflar netleşiyor; Sevr barışından yana olanlarla, Kurtuluş Savaşı'ndan yana olanlar.
Hükümet ve akilleri haklı, savaştan yanayız. Savaşmadan Türkiye Cumhuriyeti'nden vazgeçmeyiz.
1 Ocak 2013 Salı
'ODTÜ'YE DESTEK VAZGEÇİLMEZ BİR SORUMLULUKTUR.'

"Bugün, baskıcı politikaların ana hedefi haline gelmiş olan ODTÜ'lü akademisyen ve öğrencilerin yanında yer almak, akademi ve demokrasi tarihi açısından vazgeçilmez bir sorumluluktur.
Basit iktidar hesapları ve ikbal kaygıları ile ODTÜ'ye karşı tavır alan üniversite yönetimleri ve bu yönetimleri destekleyenler veya bu politikalar karşısında sessiz kalanlar, bu davranışlarının hesabını, akademik özgürlükler ve demokrasi tarihi önünde vermek zorunda kalacaklardır."
Kaydol:
Yorumlar (Atom)