Fatih Altaylı bugünki yazısında yine Fazıl Say’ı eleştirmiş. Say’a ‘Madem bu ülkenin müziğini beğenmiyorsun, değiştirmek için çaba göster.’ demiş ve devam etmiş, ‘Anadolunun ücra yerlerine git, konserler düzenle, millete klasik müzik zevkini aşıla, yemin ediyorum bu gazete senin en büyük destekçin olacak.’
İşte Fazıl Say kim olduğu, neler yaptığı bilinmeden eleştirilirse böyle dangalakça yazılar çıkar.
Say 2002 ile 2005 yılları arasında ‘Anadolu yollarında bir virtüöz’ projesiyle memleket yollarındayken nasıl bir destek verildi Say’a? Mucize mi beklediniz tek başına Fazıl Say’dan.
Bu arada Radikal’de yazan Cüneyt Özdemir başımıza Freud kesilmiş. Say’ın kişisel mutsuzluğundan girmiş haber olma hevesinden çıkmış. Dünyaca tanınan Fazıl Say’ın tüm derdi, üç kuruşluk insanlara köşe veren gazetelerde haber olamamasıymış. Fazıl Say ve onun gibi düşünenlerin derdi şu:
Arabesk dönemi Özdemir’in yazdığı gibi yaşanmış ve bitmiş değil. Arabesk, iktidar oldu. Kültürsüzlük kutsanıyor. Artık ülkede ne kadar cahilsen o kadar yükseliyorsun. Yeterince kültürsüzsen bakan oluyorsun. Cübbeli şarlatanlar özel konuk oluyor tv programlarına. Meşhur olup köşeyi dönmek olan arabesk rüyası tüm ülkeye bulaştı. Artık çoğunluğun tek derdi bir şekilde köşeyi dönmek. Başka dertleri olan insanları anlamıyorlar. Ülkenin geleceğini dert edinmek, tekrar uğruna savaşmak zorunda kalmamak için bağımsızlığa sahip çıkmak, ortaçağ karanlığına geri dönmemek için laikliği savunmak onlara çok yabancı.
Fazıl Say’ı eleştirenler asıl düşündükleri şu:
‘Bu adam dünyaca ünlü, hükümete yalakalık yapsa heykelini dikerler, tarihimize küfretse Nobel alır. Köşeyi dönmesi bu kadar kolay olan birisi niye köşeyi dönmez de Ergenekon’dan içeri atılmayı göze alıp muhalif olur? Sana ne Türkan Saylan’dan, aydınlamadan. En olmadı git yerleş Amerikasına, Avrupasına yaşa hayatını. Sen konuştukça bizim foyamız meydana çıkıyor. Az da olsa hala bir kısım halk ‘aydın dediğin böyle olur’ diyor.’
***
Konserin başlamasına otuz dakika kala, kocaman bir Türk bayrağı (10 metreye 10 metre ebadındaydı sanırım) sahnenin arkasına asılıyordu.
Türkan Saylan yanıma yaklaştı ve hayatım boyunca unutamayacağım şu sözleri söyledi bana:
'Fazıl, hayatın boyunca kim bilir nice konser salonlarını dolduracaksın. Seni provada dinledim, bundan eminim. (...) Memleketini, geldiğin toprakları hiç unutma. Şu arkanda duran kocaman bayrak, dünya üzerinde konser verdiğin salonların hiç birinde olmayacak belki. Sen oraları müziğinle, müziğe olan inancınla dolduracaksın. Sesinle, memleketinden esinlendiğin eserlerinle doldur o salonları, göster o insanlara çağdaş Türkiye'nin yüzünü. Sana New York da sahip çıkacaktır, Paris de, Tokyo da. Biz de burada ÇYDD olarak nacizane elimizden geleni yapacağız. Bu arkandaki bayrak sana senin hocalarını, hocalarını yetiştiren kurumlarımızı, bu kurumları en zor şartlarda kuran Atatürk'ü hatırlatmak için konuldu. Sadece sen ve senin yüreğin arasında bu bayrak. Aydınlık nice gençlerin geleceği için, karanlıklara karşı eğitim seferberliği başlatan Atatürk'ün anısına. Gösteriş için değil. Haydi şimdi layık ol herşeye. İyi konserler.'
Fazıl Say'ın Yalnızlık Keder kitabından
7 Ekim 2011 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder