4 Eylül 2011 Pazar

TURAN DURSUN



Turan Dursun, 4 eylül 1990 tarihinde İstanbul-Koşuyolu'ndaki evinin yakınlarında teröristler tarafından tabancayla vurularak öldürüldü.
Oysa onun kalemi ve kitapları dışında hiç bir silahı yoktu. Öldürüldüğü günün ertesinde İran radyolarından sevinç çığlıkları yükseldi. Türkiye'deki İslam savunucuları da rahat bir nefes aldı.
Turan Dursun'un öldürülmesinin ardından Bekir Çoşkun7 Eylül 1990 tarihli sabah gazetesindeki köşesinde şunları yazıyor:


'' GAZETECİNİN ÖLÜMÜ

Gazeteci-yazar Turan Dursun'u da vurdular.

Televizyonda "cinayet" sekizinci haber olarak verildi. Gazetelerde de genelde eteklerde ya da iç sayfalarda gazetecilerin öldürülmesi 'haber" olmaktan çıkıyor mu ne?

Yine de gazetecinin yerde yatan resmini koymuşlar iyi ki ÜZERiNE gazeteler örtülmüş. Örtülen gazeteler kanı emmiş kızıllaşmış.

Kafasında da bir kurşun deliği…

Ellerinden gelse düşünen her beyne böyle bir kurşun sıkacaklar.

Ki düşünmesin.

Ne Prof. Muammer Aksoy'un ne Çetin Emeç’in ne de öldürülen diğerlerinin katilleri bulunamadı. Turan Dursun'unki de bulunamaz.

Bu Öldürülenlerin tümünün ortak yanı Atatürkçü olmaları ve irticaya karşı çıkmaları...

Ne büyük suç!

Bunlar öldürülmez de ne yapılır?

Muammer Aksoy da, Çetin Emeç de, Turan Dursun da birer Atatürk hayranıydılar. Her üçü de, irtica yanlılarına kalemleri ile karşı koyuyorlardı.

Bu yüzden öldürüldüler.

Öldürenlerin kim oldukları belli değil.

Ama Atatürk düşmanı, şeriat yanlısı oldukları kesin.

Bir de örgüt oldukları…

Bir de sırtlarını sağlam bir yerlere dayadıkları ki polis bulamıyor, yakalayamıyor.

Solcu üniversite öğrencilerini yakalayıp yakalayıp TV'ye çıkartıyorlar. Forum düzenleyenleri, duvarlara yazı yazanları, miting yapanları hemen enseliyorlar.

Ama şeriat düzeni kurulmasına karşı çıkan Atatürkçüleri öldürenleri nedense kimse bulamıyor...

Kimsenin umurunda da değil...

Kılları bile kıpırdamıyor...

Katillerin kim olduğu, kimler olduğu belli değil...

Ama Türkiye'yi "şeriat düzenine karşı çıkan Atatürkçü'lerin tek tek öldürüldüğü" bir ülke haline kimlerin getirdiği ortada...

Bakın İran Radyosu Turan Dursun'un öldürülüşünü birinci haber olarak ve sevinç içinde veriyor...

Aylarca her gece Atatürk'e küfreden de o radyo idi...

Atatürk'e küfredilen gecenin sabahı Türkiye'ye gelen İranlı başbakanı bizimkiler sırayla öpüp, bağırlarına bastılar...

Eh...

Tarikatlar kol-kanat gererken... Şeriat yanlıları devleti adım adım ele geçirirken... Atatürk ve laiklik düşmanları yüreklenip sokağa çıkarken keyiflenip sesini çıkartmayanlar, Atatürkçüler bir bir öldürülürken ne yapabilirler?..

Nasıl bunun hesabını sorabilirler?

Bu cinayetler sürecek...

Nerede düşünen bir beyin varsa, birer kurşun sıkacaklar...

K
im bilir sıra kimde?... ''
Bekir Çoşkun'un öngördüğü gibi Atatürkçüleri ortadan kaldırma girişimleri süikast eylemleriyle 2003 yılında Necip Hablemitoğlu'nun katledilmesine kadar devam eder. Malum 2002 yılında gelen dinci-gerici iktidar Atatürkçülerin öldürülerek ortadan kaldırıldığı bir ortamda rahat bir şekilde hegomanyasını kurdu.
Artık Atatürkçüler süikastlerle değil Ergenekon, Balyoz vs. davalarla zindanlara atılarak yok edilmeye çalışılmaktadır.

0 yorum:

Yorum Gönder

Paylaş