This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

15 Temmuz 2012 Pazar

METROBÜS KÖPRÜSÜ İŞÇİLERİN ÜZERİNE ÇÖKTÜ: 1 İŞÇİ ÖLDÜ !


Avcılar'da metrobüs bağlantı yolunun çökmesi sonucunda 1 işçi hayatını kaybederken, 3 işçi ise yaralandı.

Avcılar'da D-100 karayolu üzerindeki metrobüs bağlantı yolu köprüsü, beton blokların söküm işlemleri sırasında çöktü. Olayda ilk belirlemelere göre 1 işçi hayatını kaybederken, 3 işçi yaralandı.

Metrobüs rezaleti şimdi de çökme ve göçüklerle gündemde. Henüz 4 gün önce bir durakta çökme meydana gelmesinin ardından bugün de Avcılar'da D-100 karayolu üzerindeki metrobüs bağlantı yolu köprüsü çöktü.

Olay sonrasında metrobüs seferlerinin durdurulduğu öğrenilirken, yaralı işçiler ise hastaneye kaldırıldı.






KAYNAK: sol.org.tr

11 Temmuz 2012 Çarşamba

METROBÜS AVCILAR DURAĞI ÇÖKTÜ !!!



Avcılar - Beylikdüzü istikametindeki metrobüs hat çalışmalarının yapıldığı yerde akıllara zarar ihmal yaşandı. Saçla kapatılan boşlukta çökme meydana geldi, onlarca metrobüs yolcusu çukura düştü. Olayda ölen ya da yaralanan şans eseri olmadı.

İstanbul'da metrobüs ve çalışmalarında yaşanan facialara biri daha eklendi. Akıllara zarar kaza dün akşam Avcılar metrobüsü son durağında yaşandı.

Çukuru sacla kapattılar
Avcılar durağı hat çalışmaları kapsamında kapatılınca yerine aktarma durağı yapıldı. Aktarma yapılan duraktan D-100 Karayolu’na bir üst geçitle bağlantı kuruldu. Çalışmalar henüz sonuçlanmadan yolcular bu üst geçidi kullanmak zorunda kaldı. Bu arada, üst geçidin hemen yanındaki betonla oluşturulmuş bir çukurun üstü saçla kapatıldı.

Yolcular birden çukura düştü
Metrobüslerden inen yolcular, söz konusu yeni üst geçitte yoğunlaşınca üzerindeki ağırlığı kaldıramayan saç çöktü. Onlarca yolcu bir anda 2 metre derinliğindeki çukura düştü. Olay sırasında büyük panik yaşandı. Büyük paniğin yaşandığı olayda ölen ya da yaralananın olmadı ancak çukura düşen vatandaşlar, metrobüsten inen yolcuların yardımıyla çıkarıldı.






Kaynak: soL.org.tr

1 Temmuz 2012 Pazar

NASIL FİŞLEDİM


YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz’ün tutuklanmasının ardından bir yazı kaleme alan Prof. Dr. Celal Şengör, “bu yazı benim vicdanım gereğidir” diyerek bitirdiği makalesinde Gürüz’ün tutuklanmasına itiraz etti.
Şengör, Kemal Gürüz’le yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Prof. Dr. Kemal Gürüz tutuklandı. Suçu gelen dedikodulara göre insanları (yani öğretim üyelerini) fişlemekmiş! Ama ne suç!
Biz öğretim üyeleri, işimiz gereği, hem öğrencilerimizi, hem meslektaşlarımızı, hem de bilim dünyasının diğer üyelerini fişleriz. Nasıl mı? Bakın anlatayım: Öncelikle, öğrencilerimize imtihanlarındaki başarı veya başarısızlıklarını gösteren notlar verir ve bu notları, imtihanlarıyla birlikte arşivlere kaldırırız. Bu üstelik yasal mecburiyetimizdir. Bu arşivler en az on yıl gibi bir süreyle saklanır, korunur. Bunun da üstüne kanaat notumuz vardır. Bunu öğrencilerimiz için tavsiye mektubu yazarken, onların yüksek lisans, doktora, doçentlik, profesörlük gibi basamakları geçmeleri (veya geçememeleri) esnasında yazdığımız raporlarla belli ederiz. Bu da yasaldır ve biz bunları da arşivleriz.
Ha, şimdi bir de yasanın gerektirmediği, ama bizden istenen mektuplar vardır. Bir kişi bir yere iş başvurusu yapmıştır. Mesela bir üniversitede bir kadroya başvurmuştur. Bu kişi hakkında başvurduğu kurum resmi olarak veya yanında çalışmayı arzu ettiği akademisyen şahsen gayri resmi bizden bilgi ister. Onu da bir mektup, bazan sadece bir e-posta haline koyar göndeririz. Bazan bir şirket bizden bir öğrencimiz, bir meslektaşımız hakkında bilgi ister. Onu da bazan mektupla, bazan e-posta ile, bazan sadece telefonda iletiriz. Bu bilgiler sırf bilimsel beceriyle veya âlimlik derecesiyle ilgili de değildir. Şöyle sorular sorulur: Bu zat güvenilir bir kişilik midir? Bu zat bir grup içinde çalışabilir mi? Psikolojisi nasıldır? Hakkında şu veya şu bilgiler alınmıştır, sizin kanaatiniz de bu yönde midir? Ben meslek hayatım boyunca bu tür belki yüzlerce mektuba, telefon aramasına cevap vermişimdir, hem de tüm dünyadan. Daha yeni ABD’de benden ders almış Amerikalı bir öğrencimin kadro başvurusu hakkında benden görüş istendi. Bu memlekette artık özel yaşama saygının sıfırlanmış olduğu ve herkes herkesin bilgisayarına rahatlıkla girebildiği için, isteyen benimkinde böyle bir mail’in olup olmadığını tetkik edebilir.
Bir devlet kurumu diğer bir devlet kurumundan bilgi isteyebilir ve bu bilgiler tabii olarak verilir. Kemal Gürüz ile ben, 1990 senesinde, Turgut Özal’ın TÜBİTAK’a yeni bir çehre vermek istediği bir sırada yaptığı başkanlık ataması vasıtasıyla tanıştım. Kemal Gürüz başkan atanmıştı. Hiç tanımadığım bu zat, bir ortak dostun tavsiyesiyle (yeni jargonla, beni fişleyen bir dost sayesinde) benim de ekibinde olmamı arzulamıştı. Benimle beraber, Kemal’in tabiriyle İTÜ’nün tüm virtuozlarına da, benzer davetler gitmişti. Sağlığı nedeniyle katılamayan birimiz hariç hepimiz seve seve kabul etmiştik, çünkü şu açıktı: Kemal, dil, din, ırk, mezhep, siyasi düşünce vs’ye hiç bakmadan sadece ve sadece bilimsel liyakat ve tecrübe arıyordu. TÜBİTAK onun başkanlığı süresince tarihinin en yüksek bilimsel düzeyine tırmandı. Bu dönem, Erdal İnönü‘nün bilimle hiç ilgisi olmayan, partisindeki veya ona yakın, kendini bilim adamı olarak satan bazı güdük zevatın baskısıyla alınmış, tamamen partizanca bir kararıyla sona erdirildi. Ben bunu yakın tanıdığım Erdal Bey’e yazdığım bir mektupla protesto ettim.
Kemal sonra YÖK başkanlığına atandı: Orada karşısına şu sorular geldi:
Üniversitelerde öğretim ve araştırma kalitesini nasıl arttırabiliriz? Bunun için, içinde benim de olacağım bir değerlendirme komisyonu kurdu ,ama bu komisyon açıkça kaliteyi istemeyen üniversite öğretim üyelerinin baskısı yüzünden çalışamadı.
Üniversite giriş imtihanı denen rezalete nasıl engel olup, lise mezunu gençlerin bu kâbusuna mani olunabilir? Bunun için bir model geliştirdi ama Mesut Yılmaz hükümetindeki bir bürokrat yüzünden, giriş imtihanı denen rezaleti kaldıracak muhteşem plan gerçekleşemedi.
Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerini nasıl dünyaya entegre edebilirim? Bunun için başlattığı pek çok program yürümekte ve pek çok üniversitemiz dünyaya entegre olmuş olarak çalışmakta. Kemal tüm yaşamını ülkesinde bilimsel eğitim ve araştırmanın yükselmesine adamıştır. Yurtiçinde ve dışında yayımlanan bilimsel eserleri ve aldığı atıflar dahi buna şahittir. Bunun ötesinde kendisine yapıştırılan her yafta iftiradan ibarettir. YÖK Başkanı olarak ülkesinin güvenlik birimlerine karşı olan sorumlulukları ise yasayla belirtilmiştir. Bunların ne olduğunu biz bilemeyiz. Onları yerine getirmemek ise çalıştığı mevkilere atanmayı kabul ettikten sonra onun elinde olan bir şey değildi.
Tüm bunları sakin bir kafayla düşündükten ve gözden geçirdikten sonra eğer Kemal’in tutuklanmasının nedeni konusundaki dedikodular doğruysa insanın şu kanaate varması neredeyse kaçınılmaz oluyor:
«Kemal Gürüz’ü tutuklayan hukukçular tarafsız adli görevlerini yapıyor olamaz. Alınan karar uzun zamandan beri gazetelerimizde yazılan, başı dışarıda bir yeraltı örgütünün sözümona hukuk yoluyla modern Türkiye Cumhuriyetini hedefleyen bir intikam faaliyetinin menfur bir parçasıdır. Bu kararı alanlar alenen suç işlemişlerdir ve millet önünde bu işin hesabını vermek zorundalar. Bu hesap sorulmazsa, Türkiye’nin önümüzdeki yirmi yılı tek parça olarak çıkarması mümkün olmayacak. Hükümete düşen, eğer demokrasi ve hukuk devleti iddialarında samimiyse, ordumuzu da hedef aldığı gazetelerde ve televizyonlarda dile gelen ve Balyoz davasını izleyen her aklı başında insan tarafından dile getirilen bu düzene behemahal engel olmaktır.»
Bu yazı benim vicdanımın gereğidir. Tüm milletime saygı ve içten sevgiyle duyurulur.”

Paylaş