This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

26 Nisan 2012 Perşembe

BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN ÖVÜNÇ KAYNAKLARI BİR BİR KAPANIYOR



AKP hükümetini en çok sevindiren faaliyet alışveriş merkezi (AVM) inşaatı ve açılışıydı. Her AVM açılışında televizyonlara çıkar, “şöyle ekonomi, böyle büyüme, piyasada canlanma, falan filan” diye mangalda kül bırakmadılar.
Ekonomisi, kısa vadeli borca dayanan, sıcak para ile ayakta duran ülkemizde AVM’ler halkın geleceğe dönük borçlanmalarla tüketmesi için işlev görüyor. Başkasından aldığımız borçla, başkasının malını alıyoruz. Bu sahte ekonomik hareketlilik ise hükümetin başlıca övünç kaynağı. Ama bunun da bir sonu var.
Halk borçlanmayacak noktaya geldiğinde, AVM’ler de işe yaramayan binalara dönüşüyor.


22 Nisan 2012 Pazar

BEN DE İMAM OLAYIM


Erdal Beşikçioğlu, Radikal Gazetesi'ne Ankara'daki yeni projesi 'StüdyoCer' ile ilgili röportaj veren Erdal Beşikçioğlu, konu Şehir Tiyatroları tartışmalarına gelince, sözünü sakınmadı.

 İşte Beşikçioğlu'nun şehir tiyatroları tartışmasında söyledikleri...



16 Nisan 2012 Pazartesi

23 NİSAN; "BAYRAM GİBİ BAYRAM" NESİN VAKF'INDAN


Nesin Vakfi, 16 Nisan 2012

Sevgili Dostlar,
Geleneksel 23 Nisan senligimiz
saat 1-2 sularinda basliyor.
Duzenlemeyi bu yil buyuk olcude
genclerimiz yapti.
Birinci senligimizi 2003'te
duzenlemistik. O gun senligin
hitap ettigi kitleye dahil olan
cocuklarimiz bugun senlik
duzenleyecek yasa geldiler!
Her yil oldugu gibi, bu yil da
cocuklarin seyirci kalmayacagi,
ozgurce ve aktif olarak eglenecekleri bir senlik
duzenlemeye calistilar.
Her turlu merasim havasindan uzak.
Ne kadar basardiklarini hep beraber gorecegiz...
Tum dostlarimizi coluk cocuk, 23 Nisan'da saat 1,30 gibi Vakfimiza
bekleriz.

Saat 12,30'da Taksim AKM onunden otobusler hareket edecek.
Catalca'dan da Vakf'a saat 13-14 arasi otobus seferleri olacak.

Hepimizden sevgiler,
Suleyman Cihangiroglu
www.nesinvakfi.org

8 Nisan 2012 Pazar

SURİYE MÜLTECİ ÇADIRLARINDA NELER OLUYOR

Tayfun Talipoğlu, Suriye’li mültecilerin kaldığı Boynuyoğun kampında röportajlar yaptı. 5 Bisan günü TV8’de yayınlanan Haber programına katılan Talipoğlu’nun çarpıcı açıklamalarından bazı satırbaşları şöyle:

-“Suriyeli’lere kurulan kamp, deprem kapmları dahil olmak üzere bugüne kadar gördüğüm en iyi kamp. Çarmaşırlıklardan, okula, meslek kurslarından spor alanlarına kadar her şey var. Tatil köyü gibi...

-Gelenlerden sadece yüzde 20’si Esad rejiminden kaçtığını söylüyor. Diğerlerine bazı vaatlerde bulunulmuş ve öyle gelmişler. Hiçbiri kaçmış gibi değil, yanında güvercinlerini getirenler bile var.

-Askerlerimiz kampta silahsız nöbet tutuyorlar. Dışişleri görevlileri de her ihtiyacı karşılamaya çalışıyor. Ama buna rağmen en ufak bir talepleri karşılanmadığında oturma eylemi yaparak devlet görevlilerini şikayet etmekle tehdit ediyorlar. Biraz sinirlenince “Bana Başbakan Erdoğan’ı bağlayın” diye bağırıyorlar.

-Konuştuğum bir Suriye’li bana, ‘ne söylememi istiyorsan onu söyleyeyim’ dedi. Yani bizim dünya medyasından duyduğumuz birçok bilgi doğru değil.

-Suriye’de baskı ve ayrımcılık gördüğünü söyleyenler, ‘nasıl’ ya da ‘size tam olarak ne yaptılar’ diye sorduğumda cevap alamıyorum. Kimse belirli bir olay anlatmadı. Bir tanesi, ‘kendisinin sünni olduğunu, askerdeki komutanın da Alevi olduğunu, birgün kendisinden bir bardağı yıkamasını istediğini, kendisinin de bunu reddedince Alevi komutandan bir tokat yediğini’ anlattı. Bu nedenle kalkıp Türkiye’ye gelmiş.

-Devletin kendilerine verdiği battaniye soba gibi eşyaları para karşılığında satıyorlar.

-İçlerinde çatışmalara katılmış çok az sayıda insan var, diğerleri iş, para ve vatandaşlık vaatleri ile gelmişler.

-Şu ana kadar 20 milyon TL para harcanmış. 20 Trilyon yani... Şu anda bu Suriye’lilere bir de kart dağıtılıyormuş. Harcama yapmaları için, belli limitleri olan kredi kartı türü kartlar bunlar...

-Türkiye bu Suriye’li göçmenlere burada kaldıkları müddetçe bakmak zorunda, her ihtiyaçlarını karşılamak zorunda.

Bunları dinleyince, Van’daki deprem çadırlarını ve oradaki yurttaşlarımızı da düşününce insanın Suriye’li mülteci olası geliyor.”

Tayfun Talipoğlu’nun naklettiği en önemli gözlemi, bu gelenlerin bir çoğunun bir çatışmadan, ölüm tehdidinden kaçıyormuş gibi bir hallerinin olmamasıydı.

Soru şudur: Bu insanları kimler, ne vaatlerle, hangi projeler için buralara getirdi?

Odatv.com

3 Nisan 2012 Salı

SAMİZDAT


"Benim ülkemde; düşünce hayatın düşmanı, kötülüğün simgesi olarak görülür. Düşünsel değerlere tutkuyla bağlı, soru soran, arayan, kovalayan zihne sadece düşmanlık edilir. Düşünen insanın korunağı yoktur...

Benim ülkemde; iktidar ve güç uğruna hiçbir şeyden çekinmeyen her zorba güç, yalnızca kendi isteğinin onaylanmasını, gururunun okşanmasını ister...

Soner Yalçın'ın kitabına seçtiği Samizdat ismi Rusça bir kelimeden geliyor.

Rusça sam (kendi) ve izdat (yayım) kelimelerinden türemiş olan, "Samizdat", muhaliflerin yazdıkları ancak sansürden korumak için el altından dağıttıkları yayınlara verdiği isim olarak biliniyor.

Kitabının tanıtımında şu ifadelere yer verildi:

Benim ülkemde; kafasıyla değil, ağzıyla konuşan yorumcular, açıklayıcılar, gerçekleri başka kalıplara sokarak özgürlüğü çürütmenin gönüllü aracılığını yaparlar...

Benim ülkemde; bir gazeteci - yazar hapse atılarak yayınevine, gazetesine baskı yapılarak, sonsuza kadar sessizliğe - unutuşa mahkûm edilmeye çalışılır...

Ama benim ülkemde; gerçekler de inatçıdır.

Mutlaka yazılır.

Samizdat gibi..."

Paylaş